Türkiye'de sıfır otomobilde adeta bir karaborsa havası var. Ne binek otomobil bulunuyor, ne ticari araç. Kamyonda bile sıra var. Ortada dolaşan iddialar ise akla ziyan... Bir yanda hayat pahallığı, zor geçinen bir kesim; öte yanda daire fiyatına gelmiş araçları almak için sıra yazılanlar... iddia o ki, 200-300 bin TL avanta verenler var!
Ücretli kesim geçim derdinde, bankadan kredi kullanarak araç alacak durumu da olmadığına göre, bu sıfır araç açlığı nereden geliyor? Kim aliyor bu araçları? İddialar, çeşit çeşit teoriler! Çöz çözebilirsen...
Otomobil firmasının PR şirketi çalışanı basın mensuplarından araç almak için yardım ister mi?
Bana biri bunu anlatsaydı asla inanmazdım. Ama kulaklarımla duydum, bizzat şahit oldum. Bir hanımefendi. Araç alacak. Çalıştığı firma X otomobil markasının PR'ını yapıyor. Kendisi iletişim uzmanı. PR'ını yaptıkları markadan araç alamıyor. Çünkü yok. Yıl sonuna kadar hepsi kaporalanmış. Yani satılmış.
Şimdi bu iletişimci kardeşimiz otomotiv gazetecilerinden, başka markalardan araç bulmaları için yardım istiyor. Olacak şey değil. Gerçekten ihtiyaç sahipleri mi satılan bunca aracı alıyor? Hayır!.. Ne kur korumalı mevduat hesabı, ne normal faiz, ne altın ne de dolar! Hiç biri otomobil gibi getiri sağlamıyor. Otomobil markalarının sitelerine bakıyorsunuz; fiyat var, otomobil yok. Ama aynı araç galeri de 300 bin farkla anında teslim alınabiliniyor!
Hani rahmetli Sakıp Sabancı'nın meşhur bir benzetmesi vardı. "Kantarın Topuzu Kaçtı" diye... İşte bu söz tam da bugün sektörün içinde bulunduğu durumu ifade ediyor.
Distribütör daha aracın lansmanını yapmadan gelecek araçları satıyor. Bayiler ön ödemeli sıra yazıyor. Pandemiden bu yana bayilere yönelik suçlamalara girmiyorum bile.
Bu işte bir iş var!
Bakın geçen yıl Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt'un otomobil alacak olanlara tavsiyesi, "Bulduğunu al" şeklindeydi. Corolla Cross Hybrid'in Adana'daki lansmanında sormuştum: Hala aynı yerde misiniz, diye. "Evet aynı yerdeyim" demiş ve eklemişti; "2023 yılının sonuna kadar Türkiye'ye getirebileceğimiz tüm adetleri sattık... Yakınlarımın taleplerini bile geri çeviriyorum."
O günden bugüne ne değişti? Hiçbir şey!.. 4 ayda Türkiye'de yerli ithal toplam 252 bin 739 adet otomobil, 80 bin 831 adet hafif ticari araç satılmış. Peki yeterli araç olsaydı ne olurdu? Emin olun ki, yine durum aynı olurdu. Çünkü fiyatlar yerinde durmuyor, alan liste fiyatının yüzde 10 üzerinde bir fiyata bile razı oluyorsa, sözün bittiği yere gelmişiz demek...
Durum ağır ticaride de farklı değil. İsmini vermeyeceğim bir ünlü markanın satış müdürü basın toplantısında biz, basın mensuplarına anlattığı, aslında sektörün genelinin gerçek durumunu çok iyi ortaya seriyor. Ne demişti satış müdürü; "Talepleri karşılayamıyoruz, getireceğimiz adetler zaten satılmış durumda. Biz de elimizdeki ikinci el kamyonları 5-6 aylık sürelerle kiralıyoruz. Böylece filoların ihtiyaçlarını karşılamış oluyoruz."
Manzara böyle!.. Ağır ticari araçları bir yana bırakırsak, otomobil cephesinde gerçek ihtiyaç sahiplerinin otomobil aldıklarını ya da alabildiklerini sanmıyorum.